Yapısal aile terapisi Salvador Minuchin tarafından 1960’lerde geliştirilmiştir. Minuchin’in fakir ve suç işleyen çocukların yatılı devam ettiği okuldaki meslektaşlarıyla olan tecrübelerinden ortaya çıkmıştır. Minuchin 1959’da ilk olarak düşük sosyo-ekonomik düzeydeki siyahi ailelerle çalışmak için üç aşamalı bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu kuramsal yaklaşım geleneksel tedavi yöntemlerinin, özellikle de psikanalizin düşük gelirli ailelerin ihtiyaçlarını karşılamada etkili olamamasından dolayı ileri sürülmüştür. Ortaya çıkış nedenine bakıldığında evrensel bir kuram olmasının hedeflendiğini söyleyebiliriz. Çünkü düşük bütçeli ailelerin psikanaliz gibi kuramlarla çalışması zor olabilir
Katılma Teknikleri
Terapist ve aile arasındaki terapötik sistemin gelişimine zemin hazırlayan bağı kurma sürecine katılma denir. Bu süreçte terapist, aile üyelerinin iletişim stillerine ve algılarına uyum sağlarlar. Bu süreçte terapist ailenin tüm üyeleri ile tek tek iletişim kurar. Terapist aile üyeleri ile birlikte bu süreçte onlar için çalıştığını göstererek aile üyeleriyle birlik olarak empatiye ve işbirliğine dayalı bir ilişki kurar. Katılma, yeniden yapı kurma için en önemli ön koşullardan biri olarak görülmektedir. Dört farklı katılma teknikleri vardır. Bunlar; izleme, benzeme, onaylama ve uymadır.
İzleme: İzleme de terapist ailenin olgusal gerçekleri gibi bağlamını takip eder. Burada bilgi, aile üyelerinin ilgi ve uğraşlarını araştıran açık uçlu sorular yoluyla toplanır. İzleme tekniği en iyi, terapistin aileye geri bildirim vermesinde kendini belli etmektedir. İzleme boyunca terapist tarafından yargılama yapılmaz. Bu becerinin zamanla kazanılabilecek olduğunu düşünebiliriz. Bize farklı gelen durumları yargılamadan ya da yargıladığımızı belli etmeden ilerlemeden mesleğin ilk başlarında zor olabilir fakat bu durumunda kişisel olabileceğini temelinde ise koşulsuz kabulün var olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada dikkat etmemiz gereken nokta terapist istemeden de olsa yargılama yaptığında bu terapötik süreci olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden bu teknik kullanılırken dikkat edilmesi gereken en önemli detaylardan biri yargılamadan süreci ilerletebilmektir.
· Benzeme: Benzeme de terapist ailenin iletişim kurma şekline yönelerek o yönde ilerler ve aileye benzer bir hale gelir. Örneğin, neşeli bir aileye şaka yaparak iletişim kurarken resmi bir ailede daha resmi iletişim kurarak ilerler. Aynı şekilde bir aile, üyeleri arasında neler yaşandığını metaforlarla ifade ediyorsa terapistin de bu süreçte metaforlar kullanması beklenmektedir.
· Onaylama: Bir aile üyesinin onaylanması, onun ifade ettiği ya da etmediği duyguyu yansıtmak için duygu içeren bir kelimenin kullanılmasıyla gerçekleşir. Onaylama, bireyin davranışının peşin hükümsüz bir şekilde betimlenmesi yoluyla da yapılabilir.
· Uyma: Bir aileye katılmanın son yolu uymadır. Bu alanda terapist terapötik işbirliği kurabilmek için kişisel bir uyum sağlar. Bu alana verilebilecek en iyi örnek, terapiye kısa kollu kıyafetlerle gelen ailenin yanında terapistinde ceketini çıkartmasıdır.
Dengeyi Bozma ve Değişime Teşvik Etmeyi Amaçlayan Teknikler
Dengeyi bozma teknikleri, bir sistemi değiştirmeyi amaçlayan müdahalelerdir. Bütün teknikler terapistin aktif olarak katılımını gerektirmektedir. Dengeyi bozma ve değişime teşvik etmeyi amaçlayan on bir teknik vardır. Bunlar; Yeniden isimlendirme/anlamlandırma, vurgulama, denge bozma, canlandırma, olmakta olan-spontan etkileşimin üzerinde durma, sınır oluşturma, yoğunluk, yeniden yapılandırma, yeterlikleri biçimlendirme, tanılama ve bilişsel yapılar eklemedir.
· Yeniden İsimlendirme/Anlamlandırma: Bir durumu farklı bir bağlamda açıklayarak bu duruma ilişkinin algının değiştirilmesini amaçlayan bir tekniktir. Yapısal aile terapisinde kullanılan bir teknik olmasıyla birlikte aslında bütün psikoterapi yöntemleri içinde en fazla kullanılan yöntemdir. Bu teknikte var olan durumun gerçekliği değişmez, ancak olaya yüklenen anlam farklı bir perspektiften değerlendirilir. Burada temel prensip, dilin de kullanımıyla danışanın gerçeğinin yeniden inşa edilmesidir. Böylece, problem olarak tanımlanabilecek bir şeyin, olumlu yeniden çerçevelemeyle olumlu tarafına dikkat çekilebilir. Bu gibi bir bakış açısı aileyi harekete geçirme konusunda da son derece cesaretlendirici olabilir. Bu tekniğin yapısal aile terapisiyle birlikte tüm psikoterapilerde öncelikli fayda sağlayabileceğini düşünebiliriz. Çünkü burada önemli olan dilin doğru kullanımıdır, bununla birlikte yapılan araştırmalarında bu noktayı desteklediğini görebiliriz. Kişisel olarak da ilgimi çeken bir teknik olmasıyla birlikte bu konuyla ilgili okumuş olduğum yazılarda bilimsel olarak en çok desteklenen tekniklerden birinin yeniden çerçeveleme olarak da bilinen yeniden isimlendirme/ anlamlandırma tekniğinin olmasıydı. Bu tekniğe örnek olarak çocukları için ‘’ Bizimle her konuda zıtlaşır.’’ diyen bir anne-babaya ‘’ Bir şeyleri yaparken kendi yolunu arayan birisi ’’ diyerek geri dönüt vermemizi gösterebiliriz.
· Vurgulama: Evrensel bir olgu olup, her türlü insan iletişiminde görülebilecek bir özelliktir. Yapısal aile terapisinde vurgulama, terapistin amaçları gereğince, etkileşimin seçici bir şekilde tanımlanmasıdır. Yaşanılan bir durumu belli bir anda vurgulamakla, o ana katılan herkesin algısı değiştirilmiş olabilir. Vurgulama, gelecekteki yeni yeterlilik ve davranışların ortaya çıkma olasılıklarını arttırmak için de kullanılabilir.
· Denge Bozma: Denge bozma tekniği terapistin bir bireyi ya da alt sistemi ailenin kalanına karşı desteklediği bir durumdur. Bu teknikte aile üyeleri ayrıca rol ve işlevlerini geliştirme olanağı bulurlar. Bu teknik aile sistemindeki güçsüz durumda olan kişiyi desteklemek için kullanıldığında, bütündeki hiyerarşik ilişki içinde değişim için de bir olanak sağlamış olur. Denge bozma tekniğini örnek ile açıklayacak olursak, çocuklarından kendi beklentileri olan fakat çocukları tarafından karşılanamayan bir ailede terapistin çocuğun yanına oturarak süreci çocuğun yanında ilerletmesi ve onun için oluşturulabilecek yeni davranış biçimleri yaratmanın neden önemli olduğuyla ilgili sebepleri o bağlamda sunması ile açıklayabiliriz.
· Canlandırma: Bu süreç ailelerin, sorun olan davranışlarını terapiste göstermek amacıyla seans içerisinde yapılan canlandırmalarını içerir. Örneğin bir ailenin sürekli yaşamış oldukları bir sorun çerçevesinde bireyler arasında geçen konuşmaları, terapistin isteği ile seans esnasında gerçekleştirmeleridir. Bu teknikte sistem üyeleri birbirleriyle doğrudan etkileşime girmeleri için davet edilir. Buradaki amaç, aile üyelerinin birbirleriyle nasıl bir etkileşim içinde olduklarını görmek ve mevcut örüntü ve kuralları incelemektir. Aynı zamanda canlandırma tekniği bireylerin kontrolleri dışında yapmış oldukları davranışları üzerinde kontrol kazanmaları yönünde ailelere yardım etmek için de kullanılır.
· Olmakta Olan- Spontan Etkileşimin Üzerinde Durma: Spontan etkileşimi ele alma, terapistin dikkatinin bazı özel davranışlar üzerine odaklanmasıdır. Seans sırasında aileler yıkıcı veya işlevsel olmayan davranışları her sergilediğinde kullanılabilir. Bu durumlarda terapist ailenin etkileşimleri arasındaki dinamikleri dolaysız olarak görebilir ve bununla birlikte dinamikleri ve tekrarlayan davranışları vurgulayabilir. Bu teknikte odak nokta içerik değil, süreçtir. Bu gibi durumlarda terapist, aile üyelerinin etkileşim örüntülerini fark etmelerine ve ihtiyaç duyulan değişimi sağlamak yönünde nelerin değişmesi gerektiğini fark etmelerine yardımcı olur.
· Sınır Oluşturma: Sınır, insanları veya alt sistemleri birbirlerinden psikolojik olarak ayıran gözle görülmeyen bir çizgidir (Minuchin,1974). Bu teknikte amaç, aileye aralarındaki sınırları tanımlamaları, yeniden tanımlamaları ya da değiştirmeleri için yardım etmektir. Bu teknikte ailenin sınırlar konusundaki durumuna bakılarak ya sınırlar genişletilir ve gevşetilir ya da güçlendirilmeye çalışılır.
· Yoğunluk: Müdahalenin tekrarlanması veya güçlü duygulanımın sürdürülmesi yoluyla uyumsuz etkileşimleri değiştirmeyi sağlayan yapısal tekniklerden biridir. Bu teknikte uygulanan kararlılık, ailenin denge örüntülerini bozar ve ailenin kendi gerçekliğine ilişkin algısının sorgulanmasını sağlar. Yoğunluk en iyi, terapist ne söylemek istediğini bildiğinde ve bunu özel amaç olarak doğrudan ve rahat- kendinden emin bir tavır içerisinde yaptığında gerçekleşir.
· Yeniden Yapılandırma: Yapısal yaklaşım içerisinde büyük bir öneme sahip olan bir tekniktir. Bu tekniğin amacı yapısal bir değişimdir. Yeniden yapılandırma tekniği, ailenin yapısının değişmesini içermektedir. Bu teknikteki amaç var olan hiyerarşinin ve etkileşimin değiştirilmesi ve böylelikle de problemin devam etmemesiyle birlikte ailenin daha işlevsel hale gelmesidir. Bu da canlandırma, denge bozma, yönlendirme ve sınır düzenlemesi yapma tekniklerinin kullanılmasıyla gerçekleşir. Değişim gerçekleştiğinde üyeler aile içerisinde genellikle kendilerini daha özgür hissetmekle birlikte aileye daha çok aidiyet hissederler.
· Yeterlikleri Biçimlendirme: Bu teknikte olumlu beceriler vurgulanır ve problemler üzerinde çalışmanın uygun alternatif yolları yaratılır. Bu süreçte terapistler uygun olumlu davranışları vurgulama yoluyla ailelerin daha işlevsel hale gelmelerine yardımcı olurlar.
· Tanılama: Yapısal aile terapistlerinin temel görevlerinden biri, bütün aile üyelerinin karşılıklı sistemik ilişkilerini tanımlama yoluyla aile hakkında teşhiste bulunmaktır. Bu durum, aile iyileşmeye doğru yol aldıkça nelerin değiştirilmesi gerektiğini görmelerini sağlar. Terapistler bu teknikler aile arasındaki koalisyonları ve üçgenleri belirleyebilirler. Tanılama terapötik sürecin henüz başlarındayken yapılır. Teşhis edilen etkileşimler yoluyla, terapistler yapısal müdahalelere katkı sağlamak için tepki veren olmak yerine öncülük eden konumundadır.
· Bilişsel Yapılar Ekleme: Bilişsel yapılar ekleme tekniği, öğüt ve bilgi verme, pragmatik kurgular ve paradoksu içerir. Öğüt ve bilgi verme, ailenin terapideki yaşantı ve deneyimleri doğrultusunda yapılır. Bu teknikler endişeli aile üyelerini sakinleştirmek ve belirli eylemler hakkında onlara güven vermek için kullanılırlar. Öğüt ve bilgi verme bazen aile içindeki yapı hakkında açıklama yapmayı içerebilir. Pragmatik kurgular ise aile ve aile üyelerinin değişimine yardımcı olan ifadelerdir. Örneğin terapistler, bazen ailelere çocuklarına karşı yaşlarından fazla sorumluluklar yüklediğini söyleyebilir. Aile de bu durum karşısında farkındalık kazanabilir. Paradoks ise aileleri sinirlendirmeye ve kafalarının karışmasına yol açan onları alternatif aramaya teşvik edebilecek mesajlardır. Değişime dirençli olan bir aileye terapistin yönlendirmelerini izlememeleri ve değişmemeleri söylenebilir. Bununla birlikte aileler terapiste meydan okuyarak daha iyi hale gelebilirler ya da davranışlarının nedenlerini keşfederek etkileşim biçimlerinden değişiklik yapabilirler.
Yapısal aile terapisinde süreç ailenin kültür bağlamına bağlı olmakla birlikte belli örüntüleri de takip etmektedir. Bu yaklaşımın sonucunda semptomların çözüme ulaştırılması ve yapısal değişimlerin gerçekleşmesi amaçlanmaktadır.
Comments