top of page
Ara

Narsistik Kişilik Bozukluğu

​Narsistik kişilik bozukluğu temelde kişide büyüklenme, diğer insanlar tarafından beğenilme gereksinimi ve empati yapamama durumudur. Genellikle ergenlik ya da erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkan narsistik kişilik bozukluğunun toplumda görülme sıklığı %1’dir. Narsistik kişilik bozukluğunun oluşmasında genetik faktörlerin de sebep olabilmesinin yanında çevresel faktörlerin etkisi daha fazladır. Aşırı hayranlık veya aşırı eleştiri içeren ebeveyn tutumu, çocuklukta yeterince sevgi ve şefkat gösterilmemesi, aşırı koruyucu veya baskıcı bir aile ortamı gibi durumlar narsizmin gelişiminde önemli etkiye sahiptir. Narsist kişilik göründüğünün tersine derinlerinde değersizlik duygusunu barındırmaktadır. Saklı olan aşağılık duygularını bastırmak için büyüklenme gereksinimi duymaktadır.


Narsistik kişilik bozukluğunu tanımlayabilmek için DSM-5’te belirtilen bu kriterlerden en az beş tanesini göstermesi gerekmektedir; kendi önemine dair sürekli böbürlenme (büyüklenme), sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi hayaliyle uğraşır durur, “özel” ve eşi benzeri olmayan biri olduğunu ve sadece kendi gibi bireylerce anlaşılabileceğini düşünür, çok beğenilmek ister, hak ettiği duygusu içindedir, kendi çıkarları için başkalarını kullanır, başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez, sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır, başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.


Narsistik kişilik bozukluğu olan kişinin benlik saygısının kırılgan olması mağlubiyet ya da eleştirilme karşısında zayıf olmalarına ve yaralanmalarına sebebiyet vermektedir. Bu durumu destekleyici olarak “insanların beni eleştirme hakları yoktur”, “başkalarına uygulanan kurallar beni bağlamaz”,” büyük şeyler istemek için her türlü nedenim var” gibi yerleşik düşüncelere sahiplerdir. Narsist kişilik bozukluğu olan kişiler çoğunlukla terapiye gitmeden kaçınırlar dolayısıyla tanı koymak da zorlaşabilir. Ancak uygun tedavi ile bireylerin işlevselliklerini arttırabilecekleri ve duygusal olarak daha sağlıklı olabilecekleri görülmüştür.


Enise İnan

29 görüntüleme
bottom of page