Kaygı, yaşadığımız olaylar karşısında vücudumuzun verdiği doğal bir tepkidir bu yüzden zaman zaman kaygılı hissetmek oldukça normal ve gereklidir. Çünkü kişi, kaygı sayesinde sorunlar karşısında daha hızlı karar alır ve olabilecek tehlikelere karşı kendisini koruyabilir. Kısaca kaygı, vücudun strese karşı verdiği doğal bir tepkidir. Hayatın içinde var olan bu duygunun kontrol edilememesi, hiçbir sebep yokken bile çok yoğun yaşanması, hayatın akışını sekteye uğratması ise kaygı bozukluğu olarak adlandırılır. Kaygı bozukluğu bir diğer adıyla anksiyete, yaygın bir psikolojik rahatsızlıktır. Kaygı bozukluğu olan kişilerde kaygı, endişe, korku, her an bir şey olacakmış hissi oldukça yoğun ve uzun süreli yaşanır. Bu kişiler kaygılarını kontrol etmekte zorlanırlar ve yaşadıkları yoğun huzursuzluk, korku, endişeli olma hali veya başına kötü bir şey gelecekmiş hissi günlük yaşamlarına devam etmelerini zorlaştırır; günlük hayatlarını, sosyal ilişkilerini, aile yaşantılarını olumsuz yönde etkiler. Kaygı bozukluğu olan kişilerde aynı zamanda bedensel rahatsızlıklar da görülebilir. Bu rahatsızlıklar genelde kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmesi, ellerde titreme, yüksek tansiyon, aşırı terleme, sırt ve boyun ağrısı, konsantre olmak ve uyumakta güçlük çekmek şeklindedir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişiler genelde sevdiklerine veya kendilerine bir zarar gelecekmiş, kötü bir olay yaşayacakmış gibi düşünerek zihinlerinde senaryo üretirler ve buna bağlı olarak yoğun kaygı, korku veya panik hissederler. Örneğin kaygı bozukluğu yaşayan bir kişi telefonla aradığı bir arkadaşı telefonu açmadığında, aradığı kişinin başına kötü bir şey geldiğine dair bir senaryo oluşturarak yoğun panik yaşar ve aradığı kişiye ulaşana kadar yoğun kaygı hissederek hem ruhsal hem bedensel olarak kendisini kontrol edemez. Kişiler günlük hayatta bunun gibi birçok senaryo oluşturarak yoğun kaygı, korku, panik halini sürekli yaşarlar ve gündelik hayatları sekteye uğrar. Bu kişiler genelde kalp çarpıntısı, nefes darlığı, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklar yaşadıklarını düşünerek doktora başvururlar ancak bu durumun nedeni günlük hayatta sıkça kaygı bozukluğu yaşamaları ve bu duruma bağlı olarak bedensel rahatsızlıklar hissetmeleridir. Kaygı bozukluğunun tedavisinde en önemli amaç kişilerin kontrol edemedikleri ve önüne geçemedikleri kötü bir şey olacak, ben veya sevdiklerim zarar görecek düşüncesiyle kurdukları senaryo oluşturma halinden çıkmalarıdır. Kaygı bozukluğunun tedavi edilmemesi durumunda kişinin insan ilişkilerinde, iş ilişkilerinde veya gündelik hayatlarında ciddi zorluklar yaşanır bu yüzden kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin destek almaları gerekir. Psikoterapi desteği ile kaygı bozuklarının tedavisi mümkündür. Psikoterapi seanslarında kaygıya neden olan senaryoların analizi yapılarak kişilerin bakış açıları ve tutumlarının değiştirilmesi amaçlanır.
top of page
bottom of page
Commentaires